26 Eylül 2014 Cuma

Yörük Ali Efe Türkiye'ye Umut Oldu

Yörük Ali Efe, düşman işgaline dur diyen ilk baskını gerçekleştirmiştir. Tarihte bugün Yörük Ali Efe'nin ebediyete yürüyüşünü gerçekleştirdiği gündür. Bende bu vesile ile Yörük Ali Efe'nin hayatını sizinle paylaşmak istiyorum.

Türk tarihi azımsanmayacak kadar çok kahramanla doludur. Bunda en önemli etken savaşan bir toplumun gittiği yeri benimseyip Vatan bellemesi olmalı. Bize Tarih ile ilk öğretilen, Mete Han'ın toprak ile söyledikleri olmuştu. O gün den bugüne binlerce yıl geçmiş olmasına rağmen tarihi belleğimizde hala büyük yer kaplamaktadır. Mete Han'ın, Fatih'in, Alparslan'ın torunları da bu bilinçle toprağı vatan bellemişlerdir.
malgaç baskını


Yörük Ali Efe Ege'de Aydın ve civar köylerinde yaşayan çok köklü bir ailenin gencecik yağız delikanlısı iken 19 yaşına geldiğinde düşman işgaline karşı takındığı tavır ile dağa çıkar. İşgali benimsemez. O dönemde civar dağlarda hüküm süren tek isim Molla Ahmet Efedir. Molla Ahmet Efe ye kendini kabul ettirir. Çok kısa süre içerisinde Ahmet Efe'nin grubunda ikinci isim olmayı başarır. Gözü kara, sınır tanımayan kişiliği ile liderlik özelliğini kısa sürede kanıtlar. Molla Ahmet Efen'in ölümü sonrasında Aydın dağlarında tek söz sahibi O olur. Tıpkı Türk filmlerindeki gibi haklının yanında, mazlum ile el ele verir. Halk tarafından namı tüm çevreye yayılır. Bu arada Yunanlılar İzmir'i tek kurşun sıkmadan teslim alır. Siyasi ortamın başı bozukluğuna isyan eden Yörük Ali Efe, Aydın ve İzmir'i birbirine bağlayan Malgaç demir yolu üzerindeki Yunan karakoluna baskın düzenler. Öyle bir baskın dır ki, Yunan Askerleri cephanelerini de bırakarak kaçarlar. Bu baskın düşman işgaline karşı yapılan ilk planlı baskın özelliğini taşır. Buradan aldığı güç ile Yörük Ali Efe önce Ege'ye daha sonra Milli mücadelenin devam ettiği yurdun dört bir köşesine adını duyurur. Artık sadece Ege'nin değil Yurdun her metre karesinde yaptığı mücadele milletimizce benimsenir ve yol gösterici olur.

Tarihte Bugün, Yörük Ali Efe gibi nice kahramanları yazmaya devam edecek.

25 Eylül 2014 Perşembe

25 Eylül Tarihte bugün

Tarihte bugün Avrupa Ortak Pazarın dan borç alışımızın elli ikinci yıl dönümü. Bugün sizlerle kişisel alacak verecek meselelerimiz ile Ülke meselelerinin benzerliğini paylaşacağım. 27 Mayıs 1960 da yapılan darbe ile Türkiye yeni bir çıkmaza gözlerini açmış, bilinmeyene yol almaktaydı. Bu bilinmeyen elbette sadece bizim için bir bilinmeyen idi. Yoksa darbeyi yönetenler için bir bilinmeyen söz konu değildi. Burada darbeyi yönetenden kastım asla Türk askeri değildir. Asker her zaman maşa olmuştur. Daha önce bir ülkede darbe olabilmesi için üç önemli saç ayağından bahsetmiştim. Merak edenler Tarihte Bugün sayfamızdan bu yazımı okuyabilirler. Bugün ise darbe sonrasında yaşanan bir klasikten bahsedeceğim.
para


Öncelikle ülkelerde bireyler gibi alacak verecek ilişkisinde olabilirler. Bugün Türkiye'de borcu olmayan ortalama bir vatandaş yoktur. Herkes bir şekilde borçlandırılmıştır. Borcu olan insan ise hareket kabiliyetini kaybeder. İki bin lira maaşı olan birinin aylık ödemesi beş bin lira ise ne kurban bayramında memlekete gidebilir, nede çocuklarına bayramlık alabilir. Mesele borç almak değildir. Mesele borcu yönetebilme meselesidir. Ayağı yorgana göre uzatma meselesidir. Ülkeler ise dış müdahalelerle bilinçli bir şekilde tıpkı bireyler gibi borç batağına sokulur. Sonra da yandı gülüm keten helva. Tarihte bugün Türkiye'nin Avrupa Ortak Pazar'ından 300 milyon dolarlık borcu almasının asıl hikayesi budur. Daha doğru bir ifade ile Avrupalı devletlerin Türkiye'ye borç vermesinin asıl hikayesi budur.

Ülkeler ile bireylerin borç ilişkisi arasında ise çok önemli bir fark vardır. Hiç bir akrabamız, komşumuz yada arkadaşımız bize durduk yere borç vermezler. Sadece bankalar bas bas bağırır. Gel vatandaş zart kredi, gel vatandaş zurt kredisi diye. Nedeni açıktır. Al 10 lirayı ver 20 lirayı. Ülkelerde arasındaki ilişkide tam olarak böyledir. Önce sizi yoksullaştırmak için her türlü rezillik yapılır. Sonrada sen bizim için stratejik öneme sahip büyük bir ülkesin al sana ben den 300 milyon kredi. Yavaş yavaş ödersin ama asla bitirtmezler bu borcu.

24 Eylül 2014 Çarşamba

24 Eylül Tarihte Bugün

Osmanlı Devletinin sınır genişiliği en yüksek dönemlerinden birine ulaştıran Sultan 2. Selim'in tahta çıktığı tarih bugündür.
Gerek dönem dizilerinin etkisi gerekse tarih bilincimizin ufak ufak gelişmesiyle azıcık da Sultan 2. Selim'i tanımış durumdayız. Özür dilerim doğrusu sadece ismini öğrenmiş bulunuyoruz olmalıydı. Çünkü ne resmi tarih, nede diziler bizlere gerçek tarihimizi öğretemez. Onlar ancak bir ideoloji penceresinden tarihi okurlar ve anlatırlar. Ben bugün sizlere akılda kalıcılığı bakımında kolay öğrenilecek sadece bir kaç özelliğinden bahsedeceğim.
sarı selim


Tarihte bugün 2. Selim'in tahta geçmesi ile

  1. Osmanlı Devleti sınırları 2. Selim zamanında On beş milyon yüz altmış iki (15.162.000 m2) bin metre kare. Oğlu 3. Murad döneminde ise İmparatorluk toprakları en geniş zamanına ulaşarak 19.902.000 metre kare olmuştur. Rakamları sevmeyenler için mini bir video var. Otuz saniyelik izlersek ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.
  2. At sırtında savaşmayan ilk Padişah dır. Peki nasıl oluyor da sınırlarımız bu kadar genişliyor. Bu da 2. Selim'in Devlet Adamlığının ve imanın bir ispatı. Askeri ehli olan bir büyük kişiliğe Sokullu Mehmed Paşa komutasına veriyor.
  3. Dönemin en büyük şairlerinden biridir. Bu bir iltifat değil hakikattir. 

Tarihte bugün, Osmanlı Devletinin sınırları İmparatorluğun en yüksek zirvesine bir adım daha yaklaşan 2. Selim'i en belirgin yönlerini konu aldı. Bir sonraki gün yazabilmek ümidiyle...

23 Eylül 2014 Salı

23 Eylül Tarihte Bugün

Tomris Özden, 23 Eylül 1995'de CHP Parti meclisi üyeliğinden istifaya zorlanarak, görevi bırakması sağlandı. Bugün bir çoğumuzun adı bile hatırlamadığı Tomris Özden'i ve istifasının perde arkasını sizin için tarihte bugün sayfalarına taşıyorum.

Tomris Özden'i önemli kılan kendi siyasi tercihinin yanı sıra Eşi Albay Rıdvan Özden ve onun faili meçhul bir cinayete kurban gitmesidir. Albay Rıdvan Özden, eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in ekip arkadaşı ve sırdaşlarından biriydi, tıpkı Bahtiyar Aydın gibi. Önce 1993 Şubatında Eşref Bitlis'i taşıyan uçak düştü, aynı yıl sadece sekiz ay sonra Bahtiyar Aydın Lice Bölük Komutanlığı önünde vuruldu, 95 de ise Albay Rıdvan Özden cinayeti geldi. Bu üç vatan evladını hayattan koparan gerçek sebepler neydi.

ridvan özden mezari


Jandarma Genel Komutanı rahmetli Eşref Bitlis'in ekibinde yer alan bir çok isim gibi, ülkemizin terörle mücadelesinde yasa dışı faaliyetlere karşı çıkması, devlet tarafından O dönem de asla kabul edilmeyen JİTEM'i fark etmesi, üstelik el altından Jitem'e katılması yönünde gelen teklifleri geri çevirmesi de Albay Rıdvan Özden'in şehit edilmesinde önemli etkenlerden biri idi. Sanılanın aksine Şehit Albay Rıdvan Özden PKK tarafından değil, tıpkı silah arkadaşları Eşref Bitlis ve Bahtiyar Aydın gibi Türkiye Cumhuriyeti derin devleti tarafından infaz edilmiştir. Bedeni üzerinde otopsi yapılmamış olması ve ilk doktor raporundaki çelişkiler üzerine, Eşi Tomris Özden çatışmada öldürülen PKK lı bir teröristin kız kardeşi ile el ele yürüyüş düzenlemiş ve eşinin katilinin PKK olmadığını, Devlet ve PKK arasındaki yapılanmadan bahsetmişti. İşte bu açıklamaların arından tarihte bugün 1995 de Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyeliğinden, gelen baskılar üzerine istifa etmiştir.

Türk halkı aradan geçen uzun yıllar sonunda önce Jitem in varlığıyla tanıştı. Sonra kirli ilişkileri ile. Tomris Özden'in iddia olarak ortaya attıkları ise zaman içinde birbir ortaya çıktı...

22 Eylül 2014 Pazartesi

22 Eylül Tarihte Bugün

Bundan 495 yıl önce tarihte bugün Dünyanın şahit olduğu en büyük Devlet adamlarından biri hayata gözlerini yumdu. 8 yıllık saltanatı süresince Türk ve İslam alemine adını altın harflerle kazıyan Yavuz Sultan Selim ebediyete göçerken 2 buçuk milyon metre kare olan Osmanlı sınırlarını tam 6 kat büyüterek Osmanlıyı Cihan Devleti kategorisine yükseltti.
gercek yavuz sultan selin

Tarih sahnesi onu Doğuya düzenlediği seferle ve elde ettiği zaferlerle anarken, Türk Dünyası için en büyük eseri hiç şüphe yok ki, Halifeliği Abbasiler den Osmanlılara geçirmiş olması. Halifeliğin Osmanlılara geçmesiyle Kutsal emanetlerde İstanbul'a getirilmiştir. Dedesi Fatih Sultan Mehmet'in Hadisi Şerife nail olmasının ardından, Yavuz Sultan Selim'de Peygamber Efendimiz'in yaptığı bir görevi yapma onuruna ulaşmıştır. Tarihte Bugün İlk Türk Halifesi Yavuz Sultan Selim hayatı gözlerini yummuştur.

21 Eylül 2014 Pazar

21 Eylül Tarihte Bugün

Merhaba değerli tarihte bugün okuyucuları. Tarihte bugün ne oldu? Tarihte bugün Türkiye'de, tarihinden ders alamayan milletlerin başına gelen, daha doğrusu getirilen, belaların en haysiyetsiz, en aşağılığı olan darbenin ve buna zemin hazırlamanın bir saç ayağı olarak karşımıza çıkan, milli paranın devalüasyon yoluyla erimesini ayrıca arasındaki ilişkiyi gözler önüne sereceğim.

Tarihte bugün Türkiye'de 1977 senesi yaşanırken sadece 1 yıl içinde Türk Lirası 3.kez devalüasyona maruz kaldı. Hükumetleri, Başbakanları,  Cumhur-başkanlarını isim isim vermeden yazacağım. Olayı siyasetin penceresinden alıp, evrensel boyutta aktaracağım. Keza sağdan, soldan, ortadan tüm siyasi iktidarlar bu oyuna getirilmiştir.

Bir ülkede Darbe olabilmesi için 3 saç ayağının yerli yerine oturtulması gerekir. Bunlardan birincisi ve en önemlisi halkın gelir seviyesinin düşürülmesi ile sosyal hayatın çökertilmesi, 2.si toplumun kutuplaşması ve son olarak da siyasetin yıpratılması. Bunlardan sadece birinin eksik olması ülkeyi sarsar ama asla darbe yapmaya yetmez. 21 Eylül 1977 de yapılan devalüasyonda sosyal hayatın çökertilmesi amacı güdülmüştür. İşte devalüasyon, darbe ve dış müdahale arasındaki kirli ilişki.


  1. Türkiye ilk defa devalüasyon ile 1946 yılında tanışmıştır. Bunun sonucunda 1947 yılında IMF ye üye olduk.
  2. İkinci devalüasyon ise 1958 yılında yaşandı. Sonuç 27 Mayıs 1960 darbesi.
  3. Üçüncü devalüasyon; 10 Ağustos 1970 de yapıldı, bilin bakalım bu sefer ne oldu. 1971 in 12 Martında Hükumete muhtıra verildi.
  4. Tarih 1 Mart 1978, tahinden koparılan millet ve onun temsilcileri aynı oyuna yine gelir. Darbe için yeterince yoksulaşmış olmamalıyız ki, kimsenin sesi soluğu çıkmaz.
  5. Bir buçuk yıl sonra yine aynı hükumet tarafından paramız değer kaybına uğratılır. Hemen ardından 1980 meşhur 12 Eylül darbesi gelir. 
  6. 5 Nisan 1994 de açıklanan paketle Türkiye bir kez daha aynı oyunun kurbanı olur. 28 Şubat 1997 de Mili Güvenlik Kurulu karaları sonrası Hükumet istifa eder.

Altı büyük devalüasyon ve altı farklı darbe. Önce halk yoksullaştırılıyor. Sonra kutuplaşma ve itibarsızlaştırma. Yazımın başında da dediğim gibi hangi partinin, hangi hükumetin yada hangi başbakanın iktidarda olup olmadığı önemli değildir. Önemli olan Siyasi iktidarlarının önüne bir seçim olarak sunulan paranın değer kaybı yani devalü edilmesidir. Son olarak 2007 yılında tarihe e muhtıra olarak geçen hadise. Muhtıra verilmiştir. Fakat siyasi istikrar bozulmamıştır. İşte 2007 muhtırası ile siyasi istikrarın bozulmamasının tek sebebi yine bu ilişkidir. Halkın refah seviyesini bozmadan gerçekleştirilmiştir. Çünkü dış odakların ekonomiyi bozacak unsurlardan ümitleri kesilmiştir. Sonuçta devalüasyonsuz bir muhtıra, amacına ulaşamamıştır.

Dış odakların darbenin içinde yer alma sebebini sona sakladım. İlk devalüasyondan sonra IMF ye üye olunur. Ve her darbe sonrasında IMF den kredi alınarak, ekonomiyi düzeltme düzlüğe çıkartma adı altında vatandaşa palavralar sıkılır. İşin özü uluslar arası para babalarının, paralarını yüksek faizden yatırabilecekleri ülkeleri yaratmaktır.


Yeni bir tarihte bugün de yaşanan ve hayatımızı etkileyen yazımızda görüşmek dileğiyle, keyifli pazarlar.


20 Eylül 2014 Cumartesi

20 Eylül Tarihte Bugün

Bir ülkenin ekonomik, kültürel ve sosyal anlamda gelişme düzeyini ölçmek için onlarca veri sıralanır. Televizyonlarda kafamızı karıştıran bir yığın analist çıkar, konuştukça konuşur. Rakamlarla ve grafiklerle arası iyi olamayan bizim gibiler için pek de anlam ifade etmeyecek cümlelerdir bunlar. Tarihte bugün, bu sayfaya konu olan durum ise tamda bu konuyu özetler nitelikte. Tarihte bugün kazanılan bir hak ile toplumların kültürel, ekonomik ve sosyal durumu günümüz zamanını derinden etkilemiştir.

Tarihte bugün 1893 yılında Yeni Zelanda'da kadınlara seçme hakkı tanınmıştır. Yani bundan sadece 121 yıl önce. Ne var canım bunda zaten seçim yapma geleneği 200 yıllık bir geçmişe dayanır diyenler mutlaka olacaktır. Halbuki gerçek böyle değildir. Romalılar M.Ö 500 lü yıllarda ilk seçim sistemini kurmuşlardı. Kocaman bir hendeğin içine iki farklı renkte taş atarak seçimlerini yaptıkları bugün itibarıyla kanıtlanan bir durumdur. Koyu renkte olan taşlar Hayır, açık renkte olan olanlar ise EVET olarak kabul edilirmiş. Ta bundan 2500 yüzyıl önce. Ve bu seçim yöntemi Roma toplumuna olağan üstü zenginlik, başarı ve kültürel anlayış olarak yansımıştır. Romanın büyük bir medeniyet olmasının altında yatan en büyük sırda belkide budur.
turkey-newzeland
Gelelim günümüze, Atatürk Devrimlerinden en çok alkışı hak eden uygulama ise hiç kuşku yok ki, 1930 lar da bizzat Atatürk tarafından verilen talimatlarla kadınlar önce muhtarlıklarda sonrasında belediyelerde seçilme hakkını elde ettiler. 5 Aralık 1934 ise kadınlara tam anlamıyla seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Yazımın girişinde bahsettiğim toplumların her anlamda gelişmişlik düzeyinin yükselmesi ile kadınların seçme ve seçilme hakkına kavuşmasının nasıl bir ilişkisi olabilir?

Kadın sanatçı da olsa, temizlikçi de olsa, milletvekili de olsa önce annedir. Feministler hemen celallenmesin. Bu yaradılışla alakalı ve genler ile sabit bir durumdur. Ve annelik iç güdüsü, dünyada hiç bir menfaatin önünde değildir. Kadın ve erkek dengelerinin oturduğu ülkeler bugün sadece kendi ülkelerini değil, dünyanın geri kalanını da yönetme derdin dedirler.

Fazla abarttığımı düşünmeyin, önce İslamın yaşandığı iddia edilen ülkelere, sonra kendi ülkemize ve daha sonra burun kıvırdığımız Avrupa toplumlarına ve her anlamda gelişmişlik düzeylerini iyiden kötüye doğru sıralayın. Gördünüz mü yine aynı sonuç çıktı...

19 Eylül 2014 Cuma

19 Eylül Tarihte Bugün

Dile kolay tam 95 yıl kapalı kaldıktan sonra 19 Eylül 2010 da yeniden ibadete açıldı. Van gölünün en büyük adası olan ve adını bu adadan alan Akdamar Kilise'si. Tarihte bugün Akdamar Kilisesinin yeniden ibadete açılması ile Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yeri aldı. Peki Akdamar Kilisesi neden bu kadar önemli ve neden kapatılmıştı? İşte bu yazımda sizi Osmanlı'nın yıkılışı ile sonuçlanacak olayların bir halkası olan o tarihe kısa bir yolculuğa çıkaracağım.

Tarihte bugün

Sene 1828/1829 Osmanlı Rus savaşı neticesinde Ermenilerin en yoğun olduğu bölgeler Ruslara bırakılır. Ruslar önce kendilerine bırakılan yerlerdeki Ortodoksların daha sonra Osmanlı topraklarında yaşayan tüm Ortodoksların hamili olarak olarak tek söz söyleyici devletin kendisi olduğunu öne sürer. İşte kızılca kıyamet bu dakikadan sonra kopar. Anadolu toprakların da yaşayan Ermeniler Rusya'nın etkisi ile kışkırtılır. Memlekette Ermenilerin olduğu her yerde irili ufaklı isyanlar çıkar. Dönem itibarı ile Osmanlı hala Anadolu'da hakimdir. Fakat 1. Dünya savaşının başlamasıyla, bunu fırsat bilen Ermeniler, Rusların 1915 de VAN ve çevresini işgal etmesine yardımcı olur, tarihte bugün yaşanan Akdamar Kilisesinin açılması hikayesinin başlangıcı da bu olaylara dayanır.

24 Nisan 1915 Talat Paşa tüm Yurt da Ermenilere ait ne varsa yasaklanması talimatını verir. Ve bununla da kalınmaz. Bizi içimizden vuran Ermenilerin sürgün edilmesi kararını da yine bu talimatın içine şifreli şekilde yazar. Talimatın gizli olması sebebiyle neye uğradığını şaşıran Ermeniler, Anadolu topraklarının her bir metre karesinden kovulur. Sonrasında Ermenilerin en kutsal yerlerinden biri olan Akdamar Kilisesi de kapatılır. Akadamar Kilisesinin kapatılma hikayesi budur. Peki neden bu kadar önemli.
yeni akdamar kilisesi

Tarihte bugün neden Önemli !

7. yüzyılda Hristiyanların kutsallarının başında gelen orijinal Haçın bir parçası Kudüs'ten çalınır. Haçın İran yakınlarında bulunması ile dönemin önde gelen Hristiyanları tarafından bir daha çalınmasın diye Van'ın Akdamar Adasına getirilir. İşte AKDAMAR KİLİSESİ de bu haçı korumak amacıyla yapılmıştır.
Bir bakıma Ermeniler ihanetin bedeli olarak tam 95 yıl Akdamar'da ayin yapamamışlardır.

18 Eylül 2014 Perşembe

18 Eylül Tarihte Bugün

Türk siyasi hareketinin gençlik yapılanmasına vurulan en büyük neşterler den biri olan Deniz Gezmiş'i idamı, ve Deniz Gezmiş'i idama götüren olaylar silsilesinin bir halkası olan, 18 Eylül tarihte bugün 1970 senesinde tutuklu bulunduğu ceza evinden salı verilmesidir. Deniz Gezmiş, lise yıllarda tanıştığı sol görüşle ömrünün son saniyesine kadar yaşayabilmiş ender insanlardandır. Bu düşünceye o kadar inanmıştır ki, Türkiye Cumhuriyet'i tarihinin bir daha hiçbir döneminde yapılamayacak olan ilkleri başarmıştır. Siyasi görüşünü benimseyelim yada benimsemeyelim, bu anlamda Deniz Gezmiş memleketin yetiştirdiği ender insanlardandır. Peki nedir Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının bu başarısı? Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, günümüzde bu cesareti ve inandığı değerleri bu kadar samimi bir şekilde savunacak bir gençliğin yetişmemiş olması.

Tarihte bugün hapishaneden salıverilen Deniz Gezmiş, üzerinden altı ay bile geçmeden bu dik duruşunu Türkiye Hak Kurtuluşu Ordusunu adlı örgütünün kuruculuğunu yaparak göstermiştir. Amacı Emperyalist devletlere karşı Sosyalist bir iktidar yürüyüşü idi. O da siyasi görüşü ne olursa olsun tıpkı Adnan Menderes gibi Emperyalist ülkelerin oynadığı oyunların farkına varmış ve Rusya ile yakınlaşmayı düşünmüştür. Sonu da yine Adnan Menderes gibi katledilmek olmuştur. Yine kendi memleketinin mahkemeleri tarafından.

Tarihte bugünü yazarken şunu bir kez daha ve içim acıyarak fak ettim ki, hangi siyasi düşüncenin içinde olursak olalım, hali hazırdaki dünya düzenine başkaldırıyor sak, kefenimizi yanımızda taşımaya başlamışız demektir.  

17 Eylül 2014 Çarşamba

17 Eylül Tarihte Bugün

Tarihte bugün, Cumhuriyet Türkiye'sinin en kara günlerinden biri yaşanmıştır. Devlet bir Başbakanını asmış, millet iradesi idam edilmiştir. Evet tarihte bugün Adnan Menderes 1961 senesinde İmralı adasında katledilmiştir. Adnan Menderes'in hayatına mal olacak olayın perde arkasında ne yatıyordu? Adnan Menderes neden asıldı? Bugün sizleri sıkmadan bunu anlatmaya çalışacağım.

Merhum Adnan Menderes ve Cumhuriyet rejimi (devlet) arasında, oldukça sıkıntı yaratan meselelerin başında Türkçe ezan okunması zorunluluğu geliyordu. Bu uygulama 1932 senesinde Atatürk'ün emriyle başlamış olduğundan, Cumhuriyet Halk Partililer tarafından devrim olarak adlandırılmıştır. İşte bu devrimi benimsemeyen biri hemde bir Başbakan nasıl olur da Ezanının Arapça okutulmasına tekrar izin verirdi. Adnan Menderes Ezanın Türkçe okunmasını yasaklamamasına rağmen, Arapça ezana verdiği izinle Tüm ülkede Arapça Ezan okumak hızla benimsendi.
 İşte size Türkçeleştirilen Ezan;

Tanrı uludur
Tanrı uludur
Tanrı uludur
Tanrı uludur
Şüphesiz bilirim ve bildiririm: Tanrı’dan başka yoktur tapacak
Şüphesiz bilirim ve bildiririm: Tanrı’dan başka yoktur tapacak
Şüphesiz bilirim, bildiririm: Tanrı’nın elçisidir Muhammed
Şüphesiz bilirim, bildiririm: Tanrı’nın elçisidir Muhammed

Haydi namaza, haydi namaza
Haydi felaha, haydi felaha
(Namaz uykudan hayırlıdır)
Tanrı uludur, Tanrı uludur
Tanrı’dan başka yoktur tapacak.

Bu satırların içinde bir tek Allah kelimesinin geçmemesi uygulamanın halk tarafından benimsenmesine engel oldu. Beğensek de beğenmesek de 18 yıl süresince Camilerden yükselen ezanımız sesi buydu. 1932 yılında Fatih Camisinden başlayan okunarak başlayan bu serüven, Menderes tarafından 1950 yılında sonlandırılmıştır.
Günümüze döndüğümüzde hangi siyasi iktidar Ezanı Türkçe okutmak için oy istese oturduğu koltuğu koruyabilir. Evet hiçbir iktidar buna cesaret bile edemez. Oysa bu doğru bir uygulama olsaydı emin olun ki bir babayiğit çıkar ve bunu dillendirirdi. Tıpkı Adnan Menderes'in Türkçe ezana karşı yaptığı gibi. Bu türden bir olayın tek başına darbe için yeterli bir geçerliliği var mıdır? Muhakkak ki hayır. Dini hassasiyetleri iyi bilen bir Başbakanın, rejim için tehlike oluşturması Darbe sebebi asla olamazdı. Çünkü darbeler dış destekli olur. Tarih bize şunu gözümüze soka soka öğretti. Dışarıdaki ağababaları memnun etmeyecek darbe her zaman plan olarak kalır. Bu planları ancak onay alındıktan sonra uygulaya bilirsiniz.

Öyleyse dışarıda o dönemde neler oluyordu, Türkiye nasıl bir etki alanı içindeydi? Türkiye Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan tarafından idare ediliyordu. Ülkeye yön veren üç isim ve üç idam. Ülke tarım ülkesi rolünü çok iyi oynuyordu. Avrupa'nın tahıl ambarı, meyve sebze reyonu Türkiye idi. Bu rol Türkiye'ye bizzat Avrupa ve ABD tarafından verilmişti. Hatta şunu söylemek bile mümkündü. Avrupa ve ABD'nin kırmızı çizgisiydi. Adnan Menderes ve Kurmayları bu durumu değiştirmek için çalışmalara başladığında karşılarında taş duvar gibi duran NATO'yu bulurlar. Yine de rota ABD ye çevrilir. ABD Başkanının Menderese krediyi ne yapacağı sorduğunda aldığı cevap karşısında tavrı net olur. Menderes Kredi ile tarım sanayileşmesinin yani sanayiye ilk adımın peşindedir. Bu ise sanayileşmeye başlayan tarımdan uzaklaşan bir Türkiye demektir.
Başbakan B planını devreye sokar. Maden ABD ve Avrupa kredi vermiyor, neden Rusya ile yakınlaş mayalım. İşte Menderes, Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın sehpası o zaman hazırlanır.

İçerideki rejim elden gidiyor havası yetmeyince aranan destek NATO'dan gelir.  Ne yani darbeyi NATO mu yaptırdı? Tek kelimeyle evet, eğer NATO razı olmasaydı darbe kesinlikle olmazdı. Tıpkı Mısır darbesi sonrasında Arabistan ve ABD'nin milyarlarca doları hibe etmesi gibi. Ne çabuk unutuyoruz değil mi? Eğer bu ülkeler istemeseydi yada gerekli maddi yardımı yapsalardı bu darbeler olur muydu?

Tarihte bugün işte bu olaylar neticesinde gerçekleşen 27 Mayıs Darbesinin sonucu olarak Başbakanını katletmiştir.
adnan menderes idam

16 Eylül 2014 Salı

16 Eylül Tarihte Bugün

16 Eylül Tarihte Bugün, Türk ve Dünya tarihi açısından iki önemli olaya şahitlik etmiştir. Bunlardan ilk olarak yakın tarihimize ışık tutacak olan Türkiye'nin NATO ya başvurusunun reddi hadisesidir. İkinci olay ise Ertuğrul Firkateynin den gelen ve Osmanlıyı yasa boğan elim kazadır.

1950 de Türkiye, henüz daha 1 yaşında olan Nort Atlantic Treaty Organization bilinen adıyla NATO ya üyelik için başvurmuş ve başvurusu 1950 de tarihte bugün kabul edilmemiştir. Danimarka, Belçika, İngiltere ve Hollanda dan oluşan NATO üyesi ülkeler, Sovyetler Birliğinin (Rusya) baskısından dolayı Türkiyeyi NATO ya almadı. En azından Türkiye'ye böyle anlatıldı. İşin rengi iki yıl sonra belli oldu. 1950 de başlayan Kore Savaşına asker göndermek zorunda bırakılan Türkiye ancak bu olayın sonucunda NATO ya kabul edildi.

16 Eylül'de Bugün

1887 senesinde Japon İmparatorunun Amcası II. Abdülhamid'i İstanbul'da ziyaret eder. Japon İmparatorunu temsilen gelen amcazade Japonya'nın şanına yakışan bir savaş gemisi eşliğinde şehre kabul edilir. Türk Japon dostluğunun ilk adımı olan bu ziyaretten iki devlette çok memnun kalır. Ziyaret sonrasında II. Abdülhamit Ertuğrul Firkateyni ile iadeyi ziyaret yapılmasını ister. Osmanlı Devleti dönem itibarıyla hala adından söz ettirebilen, Halifenin varlığıyla yüz binlerce Müslüman için umut taşıyan bir devletti. 1989 da İstanbul'dan Boğaza elveda yolculuğuna çıkan Ertuğrul Firkateyni, tam 11 ayda Japonya'ya varmıştı. Yolculuğun bu kadar uzun sürmesinin tek nedeni ise İngiltere'ye Müslüman halkın hala Osmanlının yanında olduğunu göstermek idi. Bu nedenle Ertuğrul Firkateyni güzergah üzerindeki tüm Müslüman şehirlerine uğruyordu. Yolculuk sonunda Japonya'da müthiş sevgi gösterileri ile karşılanan Türk Donanma gemisi, Japon İmparatorunun da ısrarı ile 3 ay boyunca Japonya'da misafir edilmiştir. Ayrılık vakti geldiğinde Tarih 16 Eylül 1890 senesiydi. Yokohoma'da hareket eden Ertuğrul Firkateyni Kushimato açıklarında çok büyük bir fırtınaya yakalanır. Firkateyn de bulunanlardan sadece 20 kişi hayatta kalabilmiştir. 
587 vatan evladının şehitlik şerbetini içtiği bu olay sonucunda Japon ve Türk halkları arasından asla sarsılmayacak dostluk köprüsü kurulmuştur. Olaydan bir yıl sonra Japon İmparatoru tarafından bu anıt yaptırılmıştır.

12 Eylül 2014 Cuma

12 Eylül Tarihte Bugün

Türk halkı makus talihi ile bir kez daha karşı karşıya geldiğinde Tarihte Bugün 12 Eylül 1980 idi. Bugün sizlerle Darbeli matkapla delik deşik edilen Türkiye Cumhuriyeti Demokratik hayatından bir bölüm yazıyorum. Hiç düşündünüz mü ilk darbe ile ne zaman karşılaştık? Sultanların, Hakanların, Kağanların devrilme çabalarını hiç okudunuz mu? Eski zaman darbeleri ile bu dönemin darbeleri arasında bir benzerlik olabilir mi? Yada nerede ayrışıyorlar? Tarihte bugün, darbe geçmişimize kısa bir yolculuktan yaptıktan sonra, sizi tekrar 12 Eylül darbesine geri getirecek.

Evet biz darbelere alışmış, darbeleri sindire bilmiş bir toplumuz. Aman efendim nasıl olur? Biz darbeci falan değiliz diyenleri duyar gibiyim. Ben de zaten darbecisiniz demiyorum. Darbeleri sindirebilen diyorum. İşte İlk Türk Hakanı Teoman. Oğlu Mete Han tarafından öldürülerek ilk darbemiz yapılır. Sizin anlayacağınız dakika bir, gol bir. Böyle anlatmakla bitmez onlarca darbe hikayesi. Osmanlıda İstanbul'u Fetihle şereflenen Mehmet Han'ı devirmekle yapılmak istenen şey ile Adnan Menderes'e ve Süleyman Demirel'e yapılan şey aynıdır. 28 Şubat 1997'de rahmetli Erbakan'da aynı oyunun kurbanları arasındadır. İnsan kendi topraklarında olup bitene taraftar olunca bazen idrak etmekte zorlanabiliyor. Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarından sonra yaşananlar gibi düşünün. Galatasaraylı olanlar hep Galatasaray'ı, Fenerbahçe'li olanlar da hep Fenerbahçe'yi haklı gösterir. Kimse çıkıp da benim yoğurdum kara diyemez. Aynı durum ülke siyaseti içinde geçerlidir. Yukarıda Rahmetli Erbakan dedim ya şimdi bana yobaz diyen bile olur. Biz böyleyiz maalesef. Tabi bu durumun bir çok sosyolojik sebebi de var. Oysa kendi topraklarımızın dışına baktığımızda daha realist olabiliyoruz. Mesela hep birlikte kahrolsun ABD diyebiliyoruz. Ben size tarihte bugün 12 Eylül darbesini topraklarımız dışına çıkarak anlatıp olayın içine sokmaya çalışacağım.

tarihte bugün


Yakın tarihte, Arap baharı diye adlandırılan süreç başladığında İlk etkilenen ülkelerin başında Mısır geliyordu. Mısır hükumeti olayların çığırından çıkacağını anlayınca seçime gitti. Muhammed Mursi Mısır'ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. Tıpkı çok partili düzene geçildiğinde Adnan Menderes'in iktidara gelmesi gibi. 30 Haziran 2012 de devlet Başkanı olan Muhammed Mursi, sadece bir yıl iktidarda kalabildi. 3 Temmuz 2013 de Genelkurmay Başkanı Sisi tarafından yapılan müdahale ile tutuklandı. Hapse atıldı. Şu anda yargılanıyor. Şimdi size çok zor bir soru soracağım. Yargılama sonucu sizce ne olacak? Hemencecik de bili verdiniz? Elbette tıpkı Adnan Menderes gibi asılacak. Neden mi? Çünkü her darbenin arkasında O ülkeye karşı yapılan bir hesap vardır. Ve bu hesaplar çar çabuk görülür. Dosya biran önce kapatılır. Bu dosyalar kapansın ki yapılan hesaplar bir an önce Projelendirilip hayata geçebilsin. Darbe sonrası Sisi'nin yaptığı ilk icraatı hatırlayan kaldı mı? Darbenin üzerinden 1.5 ay geçmeden Filistinlileri hayata bağlayan Refah Kapısını kapatmak oldu. Bu gelişmeler den sonra, Sisi'ye danışmalık yapacak şahsı muhterem de ortaya çıkıverdi. Cikletden çıkar gibi. Kim mi? İngilizlerin olmadığı darbenin başarılı olduğu nerede görülmüş? İngiltere'nin eski Başbakanı Tony Blair. Bir ülke düşünün, bir devlet Başkanının yardımcısı, başka bir devletin eski Başbakanı olsun. Bu resmen soytarılıktır, aymazlıktır, bu İslam alemiyle dalga geçmek yüzüne tükürmektir. Darbe sonrasında Sudi Arabistan ve ABD'nin Milyarlaca Doları ne karşılığında Mısır'a göndermiş olabileceğini hiç düşünmediniz mi? Ebette düşünmediniz... Maalesef ülkemizde bile buna darbe diyemeyenler oldu.

Çok yakın tarihte Mısır'da yapılan Darbe Mısır'a ve İslam Dünyasına ne kaybettirmiş ise, tarihte bugün yapılan Kenan Evren Darbesiyle de aynı şey kaybettirilmiş tir.

11 Eylül 2014 Perşembe

11 Eylül Tarihte Bugün

Merhaba O Tarihte bugün meraklıları. Tarihte bugün ne oldu? Bir dönemin kapanıp, yeni bir dönemim başladığı Amerikanın mağduru oynayarak, Dünya coğrafyasında yeni haritaların çizilmeye başlandığı tarihtir. Yaşı benim gibi otuzun üzerinde kırka yaklaşmış olanlar için 11 Eylül'de ne oldu ya cevap oldukça basittir. 11 Eylül'de Teröristler ABD'ye tarihte eşine hiç rastlanmamış bir şekilde bozguna uğrattı. Müslümanlar Amerikalılara hadlerini bildirdi. Yaşı otuzun altında olanlar içinse her sene 11 Eylül yıl dönümün de iki dakikalık haberden daha fazla bir şeyi ifade etmez. Bugün ki yazımda bu eşsiz saldırının gerçekte ne olduğunu yada ne olmadığını sizlere anlatacağım.


O tarihte bugüne çok kısa bir dönüş yapalım. O gün 20 yaşıma iki ay vardı. Bolu'da ikamet ediyordum. Öğleden sonra 2 suları idi. Türkiye'deki tüm kanallar İkiz Kulelere uçaklı saldırı haberini yayınlarını keserek vermeye başladılar. Hayretle görüntüleri seyrediyordum. Önce kulenin birine, sonra diğerine, sonra Pentagon'a. Vay anasına ya Amerika yerle bir. Olacak iş değildi bu. Koskoca Amerika dört tane uçak korsanı ile tarumar olmuştu. İçimde garip bir tebessüm keşfettim. Sırıtmaya başladım. Birden ayağa kalkıp ben böyle saçmalık görmedim deyivermiştim.

O gün ve sonrasında aklımda hep bir soru işareti? Amerika nasıl olur da bu uçakları düşüremezdi? Olayları sırası ile tekrar hatırlayalım.

  1. İlk uçak Kuzey kulesine 08:46 da daldı.
  2. İkinci uçak 09:03 de Güney kulesine girdi.
  3. Üçüncü uçak 09:37 de Pentagon'u vurdu.
  4. Dördüncü uçak 10 sularında Pensilvan'ya da yolcu direnişiyle düştü.
Şimdi bu sıralamadaki saatlere odaklanarak düşünelim. Diyelim ki ilk saldırıda uyanamayan Amerikan askeri birimleri, ikinci uçağı vurmak için 20 dakikaları olmasına rağmen yine vurmadılar. Hele Pentagon için 50 dakikaları vardı. Bunu yapmadılar. Son uçakta yolcu direnişiyle düşmüş. Yoksa ona da müdahale edilmeyecekti. Sadece bunları düşünmek bile ilk verdiğim tebessüm tepkisini açıklamaya yetiyordu. Tabi bunu sadece kendime anlata bilirdim. Aradan yıllar geçti. Ve nihayet bugün bu saçmalığa inanlar kadar inanmayanlar da var. Amerikanın neden uçakları vurmadığı da aradan geçen 14 yılda oldukça açık bir şekilde anlaşıldı. Kemal Sunal'ın dediği gibi "Gözlerimi açtığımda kazık çoktan girmişti." Bu arada Amerikanın uçakları neden vurmadığı öğrenmek isteyenler için çok çarpıcı bir videoyu sizinle paylaşıyorum. Tamamını izlerseniz gerçeğin çok daha çarpıcı olduğunu görürsünüz. Özellikle resimde görülen helikopter sahnesini izlemenizi öneriyorum.



Tarihte bugün ne oldu? İşte size gerçekler. Bugün ne mi oldu? Hiç çaktırmadan Müslümanlar terörist ilan edildi. Müslüman coğrafyada kartlar yeniden dağıtıldı. Önce Afganistan sonra Irak ve Suriye, ardından Mısır'da darbe.

Amerikanın palavra terörist saldırısında 3000 kişinin öldüğü yalanına hala inanıyor musunuz? Siz hiç 3000 Yahudi'nin öleceğine inanıyor musunuz? Üstelik Dolar milyarderi Yahudilerin. Ortada ne kara kutu var? Ne gerçek bir uçak? Nede bir ceset? Yine de 11 Eylül yalanına inanmaya devam  edebilirsiniz. Peki canlı canlı seyrettirilen işgal sonucu Irakta kaç kişi öldü biliyor musunuz? Tamtamına 750.000 kişi. Yani 3000 e 750 bin. Bu rakam ABD ye az gelmiş olacak ki, Suriye deki karışıklıkta 165.000 Müslüman birbirine kırdırıldı. Mısır'ı da katınca 1 milyon Müslüman tarihte bugün kurgulanan bir senaryonun kurbanı oldu.

Bu kurgunun içinde bizzat yer alan CNN ve FOX TV'nin Türkiye'deki faaliyetlerini araştırmayı da size bırakıyorum. Hadi onunla ilgili de bir hatırlatma yapayım. Gezi olayları patlak vermeden Türkiye'ye savaş muhabirini gönderip, olaylar bastırılana kadar 24 saat aralıksız canlı yayın yapan Ünlü Amerikalı Haber kanalının adını anımsadınız değil mi? Evet bu kadar çabuk unutamayız.

İnsanoğlu böyledir. Kendi tarihinin den bir haber yetişince, başkalarının yazdığı tarihe hemencecik inanı verir. Yarın O Tarihte Bugün de görüşmek üzere...

10 Eylül 2014 Çarşamba

10 Eylül Tarihte Bugün

Bugün kullandığımız onlarca elektronik araç gerecin arkasında Savaş Sanayinin olduğunu sanırım her aklı başında birey bilir. Özellikle haberleşme adına icat edilmiş bir yığın makine ilk önce Savaş Meydanlarında denenmiş, başarılı sonuç alınanlar çok sonraları toplumlara sunulmuştur. İşte tarihte bugün o icatlardan birinin Osmanlıyı ve Türkiyeyi nasıl etkilediğinin cevabını arayacağız.

telgraf haritası

Amerikalı Mucit ve Sanatçı Samuel Morse 46 yaşına geldiğinde, Dünya coğrafyasını baştan aşağıya değiştirecek icadı tamamlamıştı. Yaptığı şey bugünün İnternet i sayılırdı. Hatta İnternet için bugün söylenen bir çok şey o günün Avrupa ve Amerika'sında da söyleniyordu. Bu icat yeni neslin adını bile duymadığı Telgraftı.

Zaman 10 Eylül 1855 i gösterdiğinde Kırım'dan ilk Telgraf İstanbul'a çekilir. "Sivastopol Rus işgalinden kurtarılmıştır". Dönemin Sultanı Abdülmecit Han'ın Bilime olan ilgisi ile Telgraf hatları Osmanlı topraklarında hızla yayılmıştır. Bu hatların İngiliz ve Fransız sermayeleri tarafından finanse edilmesi ise Abdülmecid Han'ın en büyük hatası olmuştur. Ülke bir yandan haberleşme hattı ile güvenli bir KALE haline getirilirken, diğer yandan bu Kale'nin bir anahtarı İngilizlerde bir anahtarı da Fransızların elinde olacaktı. Nitekim öyle oldu. Lozan görüşmeleri sırasında Osmanlı şifreleri İngilizler tarafından çözülerek Kerkük ve Musul politikamız deşifre olmuş, bu vatan topraklarını İngilizlere bırakmak zorunda kalmışızdır. O günden bu güne pek de fazla şey değişmemiş gibi duruyor. İster Paralel yapı deyin, isterseniz Dış istihbarat, yada Facebook, Twitter gibi sosyal ağlar. İletişim bir ülkeyi el altından yönetmek için en etkili silahtır. Tıpkı geçmişte olduğu gibi...

10 Eylül 1855 de başlayan Telgraf olan imtihanımız da hiç mi faydasını görmedik diye soranlar olursa onuda yazayım. Telgrafın olduğu yerde demir yolu da olurdu. Çünkü Telgraf hatlarının güveliği için demir yolları en ideal alanlardı. Yol olan yerde medeniyet, medeniyet olan yerde ticaret olurdu.
Ülkemiz için en çok faydasını gördüğümüz tarih dilimi ise Kurtuluş Savaş'ının başlatılması için atılan ilk adımlarda Kahraman Telgrafçıların Mustafa Kemal ATATÜRK'den almış oldukları bilgileri, Ordu Komutanlarına sağlıklı bir şekilde iletmiş olmaları.

Yazıya başlarken kolay kolay sonunu düşünmem fakat bazen tam yerine oturur. Tarihte bugün 10 Eylül'de Abdülmecid Han'a gelen hayırlı haberle başlayıp, M.Kemal Atatürk'ün ilettiği hayırlı haberle son buldu...
Not: Resimle yazının alakasını uzun uzadıya anlatmadım. Bir kaç kelime edeyim. Şuanda yerini İnternet'e bırakan bu müthiş buluşun, bir zamanlar tüm dünyada nasıl etkili bir şekilde kullanıldığını gösteriyor. Harita Telgraf ağlarının ulaştığı coğrafya üzerine yapılmıştır.

9 Eylül 2014 Salı

9 Eylül Tarihte Bugün

9 eylülde ne oldu
Merhaba tarihte bugün meraklıları. Bugün sizlerin için İzmir'in düşman işgalinden kuruluşu ve önemini anlatacağım.

 9 Eylül Tarihi Cumhuriyetin ilanına giden yapı taşlarından bir tanesidir. Peki tarihte bugün ne oldu? Bunu tüm yönleri ile anlayabilmemiz için 1.Dünya savaşının sonuçlarını iyi bilmemiz gerekiyor. 1. Dünya savaşı sonrasında Osmanlı Devleti, Almanya Sömürge Krallığı ile savaşa katıldığı için yenik sayıldı. Bu durum İtilaf devletleri tarafından Anadolu'nun işgali anlamına geliyordu. 1. Dünya savaşında hiç bir cephede savaşmadığımız Yunan ordusuna Paris'te varılan anlaşma gereği İzmir bırakılıyordu.

15 Mayıs 1919 da İzmir'i işgal eden Yunanistan, 1920 Nisanı ile birlikte Anadolu'nun stratejik noktaları olan Bursa, Eskişehir, Afyon ve Kütahyayı da içine alacak şekilde işgal etmeyi de başarmıştır.

26 Ağustos 1922 de Mustafa Kemal Önderliğinde başlatılan Büyük Taarruz, Yunanlıları önce Afyon'dan, sonrasında Eskişehir'den sildi süpürdü. Büyük kayıplar veren Yunan Orduları İzmir'e sığındı. İşte Tarihte bugüne konu olan olayda burada yaşandı. Tarih 09 Eylül 1922 Türk Süvari Birliğinin İzmir'e girmesiyle kaçacak yeri kalmayan Yunan Askerleri İzmir'de Egenin serin sularına gömülmüştür.

09 Eylül 1922'de Yunan Birliklerinin yenilgiye uğratılmasıyla sadece İzmir kurtulmamıştır. Aynı zamanda Kurtuluş savaşının başarı ile sona ermesine sebep olmuş, İtilaf Devletleri T.B.M.M ne Mudanya anlaşmasını teklif etmek zorunda bırakılmıştır.

Tarihte bugün ne oldu tek bir cümle ile yazmamız gerekirse, İzmir'in Yunan işgalinden kurtulması ve buna  bağlı yaşanan gelişmeler sonucunda Türkiye Cumhuriyeti sınırları fiilen çizilmeye başlanmıştır.

8 Eylül 2014 Pazartesi

8 Eylül Tarihte Bugün

sultan süleymanO Tarihte Bugün ne oldu? Tarihte bugün yaşanan onlarca önemli gelişmeye rağmen bizim için birinci sırada elbetteki Türk ve Dünya tarihinde büyük yeri olan I. Süleyman, namı diğer Kanuni Sultan Süleyman var. Avrupalıların Muhteşem Süleyman demelerindeki en büyük sebeplerden biriydi tarihte bugün yaşanan olay. Evet o tarihte bugün Yavuz Sultan Selimin'in oğlu Kanuni Sultan Süleyman, tarih 08.09.1529 gösterdiğinde Budapeşte fethini gerçekleştirdi.



Budapeşte'nin fethi sonrasında Kanuni Sultan Süleyman Avrupa içlerine fetihler yapmaya devam etmiştir. Padişahlığı sırasında sekiz defa Avrupa ya sefer düzenlemiştir. On yıldan uzun bir süre Askere Başkomutanlık görevini bizzat At üzerinde savaşa katılarak yerine getirmiştir. 

7 Eylül 2014 Pazar

O Tarihte Bugün Yayın Hayatına Başladı

türklere ait ilk yazılı belgeÇok şükür sonunda keyifle yazmaya tekrar başladım. Keyifle yazmaya diyorum, çünkü keyifle yazılan bloglar mutlaka keyifle okunur. Blog da tarihte bugün ne oldu? Sorusuna cevap ararken, sizi sıkmamayı garanti ediyorum. Onlarca olayı tarihte bugün adı altında asla sıralı görmeyeceksiniz. Madde madde yazmak yerine hikayeci ve yalın bir dille karşınızda olacağım. Elbette Tarih yazmak, yazdığını okutmak ayrı beceri ister. Yani ayrı bir zorluk. Her şeyi göze alarak yazıyorum. Tarih okuma meraklılarının yanı sıra, hiç ilgi duymayanları, daha önce anlatılan ve öğretilen tarihten uzaklaşarak, okullarda okuduğumuz tarihin dışına çıkarak yazmayı hedefliyorum.


Kafamda tasarladığım projeye sadık kalmak öncelikli hedefim. Nedir bu proje bir de bunun için projemi yaptın? Evet arkadaşlar blog yazmak ciddi ciddi bir proje işi. İyi bir organizasyon ve klavyeye sadık olabilme işidir. Giriş kısmında da belirttiğim gibi her gün onlarca başlığı madde madde görmeyeceksiniz. Dilim her zaman sade olacak. Kullanılan görseller hafızanıza yer edecek. Bir sonraki günün yazısını merakla bekleyecek ve keyifle okuyacaksınız. Geriye tek bir ayrıntı kalıyor. Aynı zaman dilimde, tarihte bugün okumaya ve öğrenmeye değer birden fazla olay olmuş ise bunun sıralaması nasıl olacak? Buradaki kriteri o anki psikolojim belirleyecek. İşte keyif alarak yazmaya başlasam da keyfimizin kaçacağı Tarihte bugünler de olacak. 14 Temmuz gibi 12 Eylül gibi...

O tarihte bugün yayın hayatına başladı hayırlı uğurlu olsun...
Bizi Takip Edin

About Us

Advertisment

Like Us

© Tarihte Bugün All rights reserved | Theme Designed by Blogger Templates